3194 Sayılı Yasanın 39. Maddesi “yıkılacak derecede tehlikeli yapılar” başlığı altında, “Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe üç gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibine bu şekilde tebligat yapılamaması hâlinde bu durum tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süre ile ilan edilir ve tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılır.
Tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması hâlinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.
Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icabettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir.” hükmü yer almaktadır.
Yasa maddesinde, tehlikeli yapının tanımına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup tehlikeli bir durum bulunup bulunmadığı konusunda tespit yapmakla görevli ve yetkili idarelerin belediye ve valilik olduğu vurgulanmaktadır. Tehlikeli yapı, doktrinde “ çevrede bulunan kişilerin can ve mali emniyeti üzerinde tehlike oluşturacak durumda olan yapı” ( Çolak, Nusret ilker. İMAR HUKUKU, güncellenmiş ve genişletilmiş ikinci baskı on iki levha yayınları sayfa 746 ) olarak tanımlanmaktadır.
Tehlikeli yapı olarak tanımlanma gereği doğuran riskler /tehlikeler, binanın tamamen yıkılması sonucunu doğuracak yıpranmalar olabileceği gibi binanın düşeyden sapması , taşıyıcı sistem bozulması, zemin duvar veya kolonların oluşturduğu açının normalden sapması, kırılmalar eğilmeler ve benzeri durumlar da bu hususa veri oluşturabilir. ( Çolak age sf 746 ) 3194 Sayılı Yasanın 39.maddesinde tehlikeli yapıların, tehlikeli olduğu belediye veya valilikçe tespit edilerek tıkım kararı alınır. “39.madde uygulaması yapı ruhsatına aykırılık kapsamında tesis edilen bir işlem olmakla beraber, çevre ve halk sağlığının korunması için elzem nitelik arz eden istisnai bir uygulamadır.” ( Çağıran, Ahmet Can, İMAR DÜZENİ BELEDİYELERCE KORUNMASI VE İMAR BARIŞI Yetkin Yayınları 1. Baskı sayfa 93 )
Tehlikeli yapı olarak tanımlanma gereği doğuran herhangi bir riskin öncelikle tespit edilmesi ve açık, tereddüde yer verilmeksizin ortaya konması gerekmektedir. Ayrıca tehlikeli yapılarda tehlikenin izale edilmesine dair idare tarafından alınacak tedbirlerin belirlenmesi sürecinde, idarelerin bilimsel verileri esas alması mülkiyet hakkının korunması yönünden önem arz etmektedir. Özellikle imar durumunda yaşanan değişiklikler nedeniyle, bulunduğu yerde yeniden yapılması mümkün olmayan yasal bir yapı bulunması halinde bu yapının tehlikeli olma durumunun yıkım dışında bir yolla giderilip giderilmeyeceğinin bilimsel ölçütlere göre tespiti zorunludur.
Yapının tehlikeli olduğu ortaya konulmadan, açık ve net bir tespit yapılmadan, mahallinde inceleme ve araştırmalarda bulunmadan, yapının neden ve ne şekilde aykırılık oluşturduğu izah edilmeden istisnai bir yıkım kararı olan 3194 Sayılı Yasanın 39.maddesinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Nitekim Danıştay, 14. Dairesi 2011/4233 Esas ve 2012/3094 Karar sayılı 07.05.2012 günlü ilamında da, “ Yukarıda anılan Yasa kuralının uygulanması aşamasında, öncelikle mahallinde yapılacak tespitle yapının tehlikeli olduğunun ortaya konulması gerekirken, böyle bir tesbit yapılmaksızın sadece Acıpayam Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 24.09.2007 günlü, 4965 sayılı yazısı ile, söz konusu yapının vatandaşın can ve mal güvenliği ile asayiş bakımından tehlike arz ettiğinin bildirilmesi üzerine dava konusu yıkım işleminin tesis edildiği anlaşılmaktadır .
Bu durumda; 3194 sayılı Yasanın 39. maddesinde öngörüldüğü şekilde yapının mevcut durumu itibariyle tehlike arzettiğinin açık ve net olarak belirleyen bir rapor düzenlemeden tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Danıştay 6. Dairesi 2008/9551 Esas ve 2010/6213 Karar sayılı 15.06.2010 tarihli kararında ise, “ Yasa kuralının uygulanması aşamasında öncelikle mahallinde yapılacak tespitle yapının tehlikeli olduğunun ortaya konulması gerekirken, davalı idarece mahallinde bir tespit yapılarak, yapının mevcut durumu itibariyle tehlike arzettiğini açık ve net olarak belirleyen bir rapor düzenlenmediği,…” ifade edilerek, yapının tehlikeli olmasının ortaya konmadığı bir tespit doğrultusunda 3194 Sayılı Yasanın 39.maddesi uyarınca yıkım kararının alınmasının hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Saygılarımla
Not: Bu yazı Avukat Ahmet Can ÇAĞIRAN tarafından kaleme alınmıştır. Telif hakkı Av. Ahmet Can ÇAĞIRAN'a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki yollara başvurulacaktır.
Bir cevap yazın