3194 Sayılı Yasanın 32. maddesi1nde, en çok bir ay içerisinde, yapı sahibi tarafından yapının ruhsata uygun hale getirilmesi gerektiği, aksi halde yapı ruhsatının iptal edilerek yapının yıkılmasına karar verileceği ifade edilmiştir. Belediyelerce alınan encümen kararlarını müteakiben yıkım kararları tesis edilmektedir.

İdari yaptırımın özelliklerinden biri yaptırımla korunan değere zarar veren kişiye yönelik olarak tesis edilmesidir. Nitekim 3194 Sayılı Yasa’nın 42.maddesinde, ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere ve imar mevzuatına aykırı olarak yapılan ya da 27’nci madde kapsamında ruhsat alınmadan yapılabilen yapılardan aynı maddede belirtilen koşullar sağlanmadan yapılanların sahibine idari para cezası verilebileceği ifade edilmiştir. Burada yapı sahibi ibaresi Danıştay kararları ile de sabit olduğu üzere, inşai faaliyeti gerçekleştiren kişi2 olarak değerlendirilmektedir.

3194 Sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca tesis edilen yıkım kararlarına baktığımızda, taşınmaz maliki adına işlem tesis edildiğini görmekteyiz. Danıştay 2006 tarihli bir kararında taşınmaz maliki adına yıkım işlemi tesis edilmesine dair kararın idare mahkemesince iptaline karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmediğini ifade ederek, taşınmaz maliki adına yıkım kararı alınabileceğini ifade etmiştir.3

Danıştay 2008 tarihli bir kararında ise taşınmaz malikine yöneltilmeyen yıkım kararına istinaden taşınmaz malikinin açtığı davanın ehliyet yönünden reddine karar veren yerel mahkeme kararını hukuka aykırı bulmuş ve davanın reddedilmesinde yasal bir isabet görmediğini belirtmiştir.4

3194 Sayılı Yasanın 32. Maddesi uyarınca tesis edilen yıkım kararları, idari yaptırım olarak değerlendirilemeyecek olup niteliği gereği bozulan imar düzeninin tekrar sağlanması amacıyla tesis edilen icrai bir karar niteliğindedir. Bu itibarla yıkım kararları, imar düzeninin bozulması üzerine idarenin yetkisi dahilinde almış olduğu icrai karar5 olarak ifade edilebilir. 3194 Sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca alınan yıkım kararı bir idari yaptırım kararı değildir. İmar düzeninin yeniden tesis edilmesine yönelik bir karardır

1 “Bu Kanun hükümlerine göre; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine veya ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılarda projelerine ve ilgili mevzuatına aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bilgi, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine kaydedilmek üzere ilgili idaresince tapu dairesine en geç yedi gün içinde yazılı olarak bildirilir. Aykırılığın giderildiğine dair ilgili idaresince tapu dairesine bildirim yapılmadan beyanlar hanesindeki kayıt kaldırılamaz.

Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası muhtara bırakılır, bir nüshası da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilir.

Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.

Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.

Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir. Yapı tatil tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir ay içinde yapı sahibi tarafından yapının ruhsata uygun hale getirilmediğinin veya ruhsat alınmadığının ilgili idaresince tespit edilmesine rağmen iki ay içinde hakkında yıkım kararı alınmayan yapılar ile hakkında yıkım kararı alınmış olmasına rağmen altı ay içinde ilgili idaresince yıkılmayan yapılar, yıkım maliyetleri döner sermaye işletmesi gelirlerinden karşılanmak üzere Bakanlıkça yıkılabilir veya yıktırılabilir. Yıkım maliyetleri %100 fazlası ile ilgili idaresinden tahsil edilir. Bu şekilde tahsil edilememesi halinde ilgili idarenin 5779 sayılı Kanun gereğince aktarılan paylarından kesilerek tahsil olunur. Tahsil olunan tutarlar, Bakanlığın döner sermaye işletmesi hesabına gelir olarak kaydedilir.

İdare tarafından ruhsata bağlanamayacağı veya aykırılıkların giderilemeyeceği tespit edilen yapıların ruhsatı üçüncü fıkrada düzenlenen bir aylık süre beklenmeden iptal edilir ve mevzuata aykırı imalatlar hakkında beşinci fıkra hükümleri uygulanır.”

2 Danıştay 14. Dairesi’nin 2015/7620 Esas ve 2018/3860 Karar Sayılı ilamında, “3194 sayılı Kanunun 42. maddesinde para cezası yaptırımının uygulanacağı ruhsata aykırı veya ruhsatsız “yapının sahibi” ibaresinden, ister yapının mülkiyetine sahip kişiler isterse kiracı, yapı malikinin yakını, intifa hakkı sahibi gibi üçüncü kişiler olsun inşai faaliyeti yapan kişilerin anlaşılması gerektiğinden, ruhsata aykırı yapıyı, kendisine taşınmazı kullanma ve yararlanma imkanı veren intifa hakkına sahip davacının bilgisi ve rızası dışında bir başkası tarafından yapılmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağından, hakkında düzenlenen yapı tatil ve tespit tutanağına göre davacının “yapı sahibi” sıfatıyla para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin para cezasına ilişkin kısmını iptal eden Mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.” denilmektedir.

3 Danıştay 6. Dairesi’nin 2004/5940 Esas ve 2006/6012 Karar Sayılı 12.12.2006 tarihli kararı “… ruhsatsız yapı olduğundan yapıyı inşa eden kişinin yanı sıra üzerinde yapı bulunan taşınmazın malikinin de yapı sahibi olarak kabulü suretiyle yıkım işlemi tesis edilmesi mümkündür. Başka bir deyişle dava konusu yıkım işlemi yapıyı esas alan bir işlem olduğundan taşınmazın maliki adına işlem tesis edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda, davacı adına alınan yıkım kararında hukuka aykırılık bulunmadığından İdare Mahkemesince yıkım işleminin iptaline karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”

Yine, Danıştay 6. Dairesinin 2003/3742 E. ve 2005/594 K. Sayılı 08.02.2005 günlü kararı “3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesinde, bu kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının tespiti halinde inşaat durumunun tespit edilerek mühürleneceği, mühürleme tarihinden itibaren ençok bir ay içinde yapı sahibinin yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak mühürün kaldırılmasını isteyebileceği, ruhsata aykırılığın giderilmediği veya ruhsat alınmadığı durumlarda ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan binanın belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip belediye veya valilikçe yıktırılacağı öngörülmüştür. Dosyanın incelenmesinden, İzmir, Karşıyaka, 9241 ada 26 sayılı parselde bulunan yapıdaki projeye aykırılıkların 21.6.2002 günlü yapı tatil tutanağı ile saptandığı,bu tutanakta yapı sahibi olarak Fatma Mualla Önen’in gösterildiği, dava konusu 1.8.2002 günlü belediye encümeni kararının yine Fatma Mualla Önen adına tesis edildiği anlaşılmış bulunmaktadır.Söz konusu kişi 1995 yılında vefat etmiş ise de davalı idare, işlem tarihinde önce mülkiyet araştırması yapmış, ve 14.6.2002 günlü tapu sicil müdürlüğü yazısında taşınmazın maliki olarak belirtilen Fatma Mualla Önen adına işlemi tesis etmiştir. Yukarıda içeriği yazılı Yasa hükmünde esas olan “ruhsatsız yapı” olduğundan üzerinde yapı bulunan taşınmazın malikinin yanısıra bu yapıyı inşa eden kişinin de yapı sahibi olarak kabulü suretiyle işlem tesis edilmesi mümkündür.Malikin ölmüş olması mirasçıların sözkonusu işleme karşı dava açmalarına engel teşkil etmeyeceği gibi, dava konusu yıkım işleminin yapıyı esas alan bir işlem olması nedeniyle ölmüş kişi adına tesis edilmiş olması işlemi sakatlamayacaktır. Kaldı ki olayda, idare yaptığı mülkiyet araştırması sonucu tapuda malik olarak görülen davacıların murisi adına işlem tesis etmiştir.”

4 Danıştay 8. Dairesi’nin 2008/5411 Esas ve 2010/948 Karar Sayılı 01.02.2010 günlü kararı, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hukuk Devleti olduğu belirtilmektedir. Hukuk Devletinin öğesi olan idarece tesis edilen işlemlerin hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanır. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “dava açma ehliyeti” iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yeterince değerlendirilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde iptal davaları, “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” olarak tanımlanmıştır. Yıkım kararı doğrudan yapıya yönelik bir idari işlem olduğundan, bu işlemin icrası durumunda yapının üzerinde inşa edildiği taşınmazın maliki olan davacı idarenin olumsuz yönde etkileneceği açıktır. Dolayısıyla maliki olduğu taşınmazın üzerinde bulunan yapının yıkımı ile davacı arasında kişisel, güncel, meşru ve makul bir ilişkinin bulunduğu, yıkım işleminin davacının kişisel menfaatini ihlal edeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda, yıkım işlemi bakımından davacının ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde yasal isabet görülmemiştir.”

5 Aynı Yönde bakınız: AYANOĞLU, Taner, Yapı Hukukunun Genel Esasları, Vedat Kitapçılık İstanbul 2014 sayfa 434, Dipnot. 278