5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesinde belirtildiği üzere, Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Madde metninin gerekçesinde de imar mevzuatında belirlenen usul ve koşullara aykırı olarak inşa faaliyetinde bulunmanın suç olarak tanımlandığı açıkça ifade edilmiş devamında ise yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmakla işbu suçun oluşmuş olacağı ve böylece, sadece binayı inşa eden yüklenici, taşeron, usta veya kalfa değil; inşaatın sahibinin de, bu suçtan dolayı fail olarak sorumlu tutulacağı ayrıca, bu tür inşa faaliyetlerine kontrol ve denetim hizmeti veren teknik kişiler de bu suçtan dolayı fail sıfatıyla cezalandırılacağı ifade edilmiştir. ( TCK 184/5 Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar)

Madde metninin devamında ise söz konusu aykırılığın giderilmesi halinde kamu davası açılmayacağını, açılmış olan kamu davasının düşeceğini ve mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağını ifade etmiştir.

Dikkat etmek gerekir ki, kanun koyucu yapı ruhsatiyesi alınmadan bina yapılması fiilini cezalandırmaktadır. Türk Ceza Kanunu kapsamında “Bina” tanımı içerisinde yer almayan yapıların yapılması halinde bu suçun oluşabilmesi mümkün değildir. Ancak 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca ruhsatsız olarak yapılan yapılara istinaden idari para cezası verilebileceği ve yıkım kararı alınacağı da açıktır.

Bu itibarla gerçekleştirilen aykırılığın araştırılarak bina vasfında olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Nitekim Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2019/1122 Esas ve 2020/213 Karar Sayılı 13.01.2020 günlü kararında da, “…

TCK’nın 184/1. maddesinde “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran” kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Yasasının 5. maddesinde de bina kavramının “kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde açıklanması ve 18/10/2011 tarihli yapı tatil zaptında mimari projeye aykırı olarak otopark olarak gözüken kısmın dükkana dahil edilerek fırın olarak kullanıldığı ve dışarıya kapı açıldığının tespit edilmesi karşısında, yapı tatil zaptında belirtilen değişikliklerin binanın taşıyıcı sistemini etkileyip etkilemediği, alan kazanma niteliğinde olup olmadığı bu kapsamda TCK’nın 184/1. maddesi kapsamında bina niteliğinde bulunup bulunmadığı hususlarında ek bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun birlikte tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi,

Kabule göre de,

a-) Sanık … müdafiinin 12/03/2015 tarihli duruşmadaki lehe hükümlerin uygulanması talebinin, TCK’nın 50. maddesindeki hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesini de kapsadığı gözetilerek, CMK’nın 230/1-d maddesi uyarınca, sanık hakkında kurulan hükümde bu hususta kanuni dayanakları da gösterilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,

b-) Hükümden sonra 18/05/2018 tarihinde 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ve katılan Bornova Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” denilmektedir.

.